Sabah çalar saatin sesiyle zıpladı Sophie. İçinden küfürler yağdırarak vurdu saate. Kalkıp uykudan şişmiş gözlerini ovuşturdu. Tuvalete girdi. Kapıyı gümbür gümbür çalan küçük kardeşi Elizabeth'in sesini duydu
''Çık dışarı Sophie çok sıkıştım çabuk ol'
'Elizabeth asla abla demez Sophie diye çağırırdı. Sophie sinirle bağardı '
'Kes sesini ufaklık sıranı bekle!!''
Kapıyı açtığında Elizabeth ellerini bacaklarının arasına almış dudaklarını ısırıyordu. Tek kelime etmeden tuvalete fırladı. Mutfağa girdiğinde annesi Sophie'nin diğer küçük kardeşleriyle ilgilenmeye çalışıyor bağarıyordu. Sophie evin en büyük çocuğuydu toplam 5 kardeştiler. Hepsiyle ilgilenmek annesini epey yoruyordu. Sophie gözlerini devirdi. Odasına gitti dolabının kapağını açtı. Şöle bir göz gezdidikten sonra yeni aldığı renkli gömleğiyle eteğini giydi. Aynasının karşısıa geçti. Kızıl saçlarını güzelce taradı biraz makyaj yapıp çantasını kaptı. Ayakkabılarını giyerken annesine seslenmeye çalıştı
''Ben okula gidiyorumm!!''
Annesinin zorla bağardığı sesini duydu
''Tamam''
Dışarı çıkıp otobüs beklemeye başladı. Dakikalardır otobüs gelmemişti. Saate baktı okula geç kalıcaktı. Durağa siyah giyinimli bir adam yaklaştı. Adam uzun boyluydu bir şapka takmıştı. Sophie biraz rahatsız olmuştu. Onlardan başka kimse yoktu. Adam Sophie'nin yanına yaklaşırken otobüs sesini duydu. Hemen otobüse atladı ve en köşeye oturdu. Adama camdan baktığında yok olmuştu. Sophie biraz irkildi nasıl gitmişti bu adam?. Okula geldiğinde öğrencilerin gülüşme sesleri duyuluyordu. İlerden kıvırcık sarı saçlı güzel elbisesiyle milleti yıkıp geçen kızı hemen farketti. Emma'yı kim farketmezdi? Sophie'nin yanına yaklaştı
''Günaydın yeni elbisemi nasıl buldun?''
Emma görünüşüne çok önem verirdi. Sophie ise tam tersi hiç önemsemezdi.
''Her zamanki gibi yıkıyor''
dedi sevecen şekilde. Emma büyükçe gülümsedi. Sınıflarına doğru yürümeye başladılar. Etrafta öğrenciler dışında duran adamı hemen farketti Sophie. Bu sabah karşılaştığı adamdı.
''Lanet olsun..''
diye mırıldandı. Emma hemen kafasını çevirip adama baktı. Adamı süzerken
''O kim? Tanıyor musun?''
dedi. Sophie biraz tedirgin oldu
''Hayır ama sabahtan beri peşimde. Her neyse önemli değil belki tanıdığı burda okuyodur''
dedi. Emma'yı telaşlandırmaya hiç geek yoktu. Emma hala kaşını kaldırmış Sophie'ye bakıyordu.
''Merak etme. Sen sınıfa gitsene ben tuvalete gidicem''
dedi. Emma kafasını 'tamam' anlamında salladı ve sınıfa doğru gitti. Sophie bu adamda ne olduğunu öğrenmeye karar verdi. Adam dolapların orada bekliyor çocukları süzüyordu. Sophie adama doğru yürüdü sevecen bir ses takındı
''Merhaba. Birini mi arıyorsunuz?''.
Adam gözlerini Sophie'ye diktiğinde biraz korktu. Adamın gözleri resmen kırmızı gibiydi. Sophie'nin sölediklerini duyunca adam hafifçe gülümsedi. Ama bu gülümseme daha çok korkutucuydu.
''Evet, seni arıyordum '
' Sophie iyice korkmaya başladı. Ama burda adam ona hiç bişey yapamazdı. Etraftaki öğrenciler oldukça çoktu ve kesinlikle harika tekme atardı tamda olması gereken yere. Sophie biraz meraklı
''Neden?'
'. Adamın gülümsemesi iyice yayıldı.
''Görüceksin Sophie''
Adam adını biliyordu. Ama nasıl? diye düşündü. Düşünceleri yarıda kesildi. Adam beyaz parmağını havaya kaldırdı. Sophie'nin alnına bastırdı. Ne olduğunu anlayamadan Sophie yere yığıldı. Gözleri kapanırken adam gidiyordu...... Gözlerini açtı. Alnı çok fena zokluyordu Sophie'nin. Neler olmuştu böle?. Oturur pozisyona geçerken etrafa baktı. Hala okuldaydı ama etrafta bir tane bile insan yoktu. Öğrenciler nerdeydi. Elini kafasının arka tarafına götürdü.
''Lanet olsun..''
dedi. Kafası kanıyordu. Hemen doğruldu. Düşünmeye çalıştı. Son tanıdığı beyaz tenli iğrenç adam oldu. Tuvalete koştu. Yüzünü inceledi. Gözleri halka olmuş solgun gözüküyordu. Kızıl saçları düşmesinden dağılmıştı. Alnının ortasında...bir hilal duruyordu. Ağlamaya başladı Sophie. Gözlerini kırpıştı. 'Olamaz.' diye geçiriyordu içinden. O o nasıl bir çaylak olabilirdi?. Düşüncelerini ıslak öksürükleri bozdu. Boğazı kanıyormuş gibi acıyordu. Çantasında birşapka çıkardı. Kafasına geçirip tuvaletten çıktı. Bugün daha ne kadar berbat olabilirdi? Okuldan yarı ağlaya ağlaya çıktı. Otobüs durağına yürürken bundan sonra napıcağını düşünüyordu. Evde kalamazdı Gece Evi'ne gitmek yeni hayatıyla tanışmak zorundaydı. Şapkasını iyice çekiştirirken annesine nasıl anlatıcağını düşünüyordu. Eski hayatıyla vedalaşmak için evin yolunu tuttu. Eve gitiğinde annesi çocuklarla boğuşuyordu. Bu durum her zaman SOphie'yi sinirlendirdi ama şimdi gözleri dolu dolu baktı. Bİ daha asla yaşayamamicaktı böle. En iyisinin çocuklarla ilgilenince konuşmak olduğuna karar verdi. Odasına gitti şapkasını çıkardı. Aynada kendini inceledi. Hilal alnının ortasında hala duruyordu. Sophie o İz Sürücü adamı nasıl tanıyamamıştı?. Ağlamaya başladı. Ağladı ağladı. Sustuğunda gözleri şişmişti. Evdeki sesler kesilmişti. Çocukları yatırmıştır diye düşündü Sophie derin nefes alıp dışarı çıktı. Annesi televizyon izliyordu. Annesinin yanına oturdu. Derin nefes aldı.
''Anne bişeyi görmen lazım''.
Annesi Sophie'ye kafasını çevirdi. Birden gözlerini korku ve üzüntü kapladı.
''Anne bu..bunu ben istemedim''
konuşamıyordu. Ağlamaya başladı. Annesi onu kollarına aldı.
''Tatlım bu senin elinde değil. Üzülme nolur.''.
Annesinin bu kadar sakin olmasına şaşırdı Sophie. Kollarından ayrıldı.
''Bi daha burda kalamam''
dedi. Annesinin doluş gözleri kırpıştırdı.
''Seni görmeye her zaman gelicez tatlım zor biliyorum ama burda kalırsan daha kötü olur''.
Sophie doğru olduğunu biliyordu. Daha fazla dayanamicanı anladı ve koltuktan kalktı. '
'Ben..ben eşyalarımı toplamalıyım''
dedi. Koşarak odasına gidip kapıyı çarptı. Yatağına oturup ağlamayı sürdürdü.
-Büyücü olmak istiyorum.-