Macy Bertaluna 2.Sınıf Gölge Avcısı
Mesaj Sayısı : 5 Doğum tarihi : 16/08/94 Kayıt tarihi : 13/03/10 Yaş : 29 İş/Hobiler : Kitaplara ölümüne gömülmek. Delicesine okumak. Hayvanlarla zaman geçirmek. Alakasız bir çok spor dalıyla kısa süreli eğitim almak -uğraşmak.Yanlız zaman geçirmek....En önemlisi ise sessiz ve yalnız bir yerde uyuklamak, düşünmek ve içime kapanmak... Nerden : izmir Lakap : Moonlight / Ayçiçeği / Günışığı / Bluemoon / moon / İlginçtir hangisiyle seslenirsen seslen bakıyorum :D
| Konu: Macy Bertaluna -ısır beni- C.tesi Mart 27, 2010 6:46 pm | |
| Yine aynı rüya… Bir süredir nerdeyse her akşam aynı rüyayı görüyorum. Hava karanlık. Gökyüzünde ay yükselmiş ve cüssesini gösterircesine süzülüyordu. Suyun içindeyim. Daha önce hiç siyah bir su görmemiştim ama işde… Orada ve bende tam ortasındayım. Suyun soğuk olmasını beklerdim ama sıcacık. Hatta fazla sıcak. Buradan çıkmak istiyorum. Kıyıya yüzmeye çalışırken aslında bunun su değil de kan olduğunu fark ediyorum. Kan mı? Tanrım! Tanrım! Şimdi dehşete kapılmış bir şekilde yarı yürüyerek yarıda basmaya koktuğum ve kum olduğunu umduğum zeminde kıyıya doğru hızla ilerliyorum. Etraf çok karanlık. Ayın mavi ve büyülü bir ışıkla etrafı aydınlatmasını bekliyorum ama hayır. Tek yaptığı kendisini aydınlatmak. Bunu umursamıyorum çünkü hayatımda daha bencil olaylarla karşılaşmıştım… Karanlık etrafımda dans ederek gittikçe daha da büyüyor. Kıyıya hala ulaşamadım ve ulaşamayacak gibiyim. Her şey aynı anda hem çok yavaş hem de çok hızlı ilerliyor. Zaman dilimimi tamamen kaybetmiş durumdayım. Etrafta çok fazla baskı var. Rüya beni ağırlığıyla ve acıyla eziyor. Birden bire etrafımda ki her canlı, her obje ve her şey toza dönüşüyor. Hayır, –hayır daha doğrusu akıyor. Her şey gitti. Karanlık. Kendi bedenimi bile zor hissediyorum. Etrafta sağır edici bir sessizlik var. Birden bira küçük bir ışık görünmeye başlıyorum. O kadar zayıf ki her an sönüp beni bu karanlıkta tek başıma bırakmasından korkuyorum. Işığa doğru koşuyorum. Odadayım. Oda mı? Burası küçük bir yer. Işıksa tek yakılmış bir mumdan geliyor. Arkama bakıyorum. Duvar. Geldiğim yere dahil hiçbir iz yok. Yatakta birinin yattığını fark ediyorum. Tereddütlüyüm. Ne yapmam lazım? Sonunda yataktaki kişiye yaklaşıyorum. Küçük bir kız… Siyah tonundaki kahverengi saçları terden ıslanıp alnına yapışmış. Çok kötü görünüyor. Gözleriyse bilinçsiz bir halde hareket ediyor. Bana bakıyor. Beni önce fark etmiyor ama sonunda gözlerime odaklanıyor. Bu – bu… bu benim!!! “sen kimsin?” diye soruyor. Sesi titrek ve yorgun. Bense şoktayım. Gözlerim sonuna kadar açılmış bir şekilde küçük beni izliyorum. Kız gözlerini arkamdaki bir şeye sabitliyor. Dondu. Korkuyor. Derin nefesler almaya başladı. Arkamda ne vardı? Bakmıyorum. Bakamıyorum. Rüyayı biliyorum. Düşünebiliyorum ama yapamıyorum. Böyle olmak zorunda. Kız derin bir nefes alıp çığlık atıyor. Tamamen dehşete kapılmış durumda. Arkamda bir soğukluk hissediyorum. Bu canımı yakacak kadar soğuk bir his. Arkamda. Bana yaklaşıyor. Kim? Ya da ney? Bir şey hissediyorum. Arkamdaki şey omzuma dokunuyor. Kasılıyorum. Çığlık atmak için derin bir nefes alıyorum ama korkudan ve dehşet den onu da beceremiyorum.
Uyandım! Ama biri çığlık atıyor. Umutsuz ve korku dolu bir çığlık. Sonra o kişinin ben olduğumu anlıyorum. Kaç sabahtır çığlık atarak uyanıyordum? Bilmiyorum. Saymadım. Yataktan doğrulmuş karşımdaki duvara doğru çığlık atıyorum. Susmuyorum. Susamıyorum. Ellerimi yumruk yapmışım. Macy yanıma gelmiş beni sarsıyor. Turuncu saçları dağılmış. Yeşil gözleri ise korkudan sonuna kadar açık. Onu görünce susuyorum. Macy için üzülüyorum. Benim gibi bir oda arkadaşı onun için hiçbir işe yaramadı. Bu okula geleli daha 2 hafta oldu ama o bir akşam bile tam uykusunu alamadı. Anne ve baba mı kaybedeli daha bir ay oldu ve ben yeni okuluma alışmaya çalışıyordum. Yatılı bir dans akademisi… Aman ne güzel. “Bianca sen iyi misin?” Kafamı hayır anlamında sallayıp “evet” dedim. İç çekip bana bir bardak su uzattı. “yinemi aynı rüya?” “evet” ona rüyamı anlatmamıştım. Bunu anlatmak beni rahatsız ederdi. “macy hadi sen yat. Ben iyiyim. Adam gibi bir uyku çekemedin. Merak etme ben birazdan yarım…” Sanırım çok yorgundu o yüzden itiraz etmeden yatağına döndü. Saat 5 olmak üzereydi. Artık yatsam da uyuyamazdım. O yüzden bu fikirden vazgeçip dolaptan rasgele bir iki kıyafet çektim. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım ve üstümü değiştirdim. Odadan olabildiğince sessiz çıktım. Yurdun uzun ve karanlık koridoru alışılmadık derecede boş ve sessizdi. Genelde aşağılanmalar, kavgalar ve ağlayanlarla dolup taşardı. Evet, burası ‘dans etmeyi bilen ve birbirine işkence etmekten zevk alan sadistlerin okulu’… Okulun normalden daha büyük olan arka bahçesine çıktım. Burası çimen, ağaç ve ince taş patika yollarıyla dolu bir bahçeydi. Hava biraz serindi ama üşüyen vücudum değil bedenimin içiydi. Neler oluyor bana? Düşüncelere boğulmuş bir halde yavaşça ilerliyordum. Ama şimdilik bunları kendi mekanıma brakmalıydım. Okulu çevreleyen beyaz uzun duvara doğru ilerliyordum. Burada gerçekten yamuk bir ağaç vardı. Uzun gövdesi bir şekilde yüksek duvarın üstüne çullanmıştı. Düşünmek için hep buraya gelirdim. Ağacın bu kadar yamuk olması kolay tırmanmama olanak sağlıyordu. Duvarın öteki tarafına ufka doğru bakıyordum. Aslında hiç diğer tarafa inmemiştim. Zaten istesem de inemezdim çünkü burası en az 3 metreydi. Hava hala karanlıktı. Ama güneşin geleceğini haber veren açık renk etrafı sarmıştı. Bir öksürük duydum. Kötü gırtlaktan gelen bir öksürük. Çok uzaktan da değildi üstelik. Etrafa bakındım. Alacakaranlıktan dolayı çok net göremiyordum ama duvarın diğer tarafında ağaçlık alanın başladığı yere yakın bir karaltı görüyordum. Yerdeydi ve her duyduğum seste sarsılıyordu. Tekrar öksürme sesi. O tarafa nasıl geçe bilirdim… Atlarsam geri çıkamazdım üstelik bir yerimi incitmeden yere inebileceğimi bile sanmıyordum. Zaten neden gidiyim ki? Kim olduğunu ve ne yaptığını bilmiyorum. Uzaktan “kalk üstümden!” diye biri bağırıyordu. Yine sesi duyduğum tarafa baktım. Bu sefer karaltılar çoğalmıştı ve yerdekinin üstünde biri var gibiydi. Daha sonra etin ete çarp sesini duydum. Birinin ciğerlerindeki tüm hava küçük bir tıslamayla dışarı vermişti. Merak ediyordum. Muhtemelen bizim okuldaki beyinsiz birkaç oğlan kavga ediyordu. Evet, ama bizim okulda kinler dışarı çıkmaya cesaret edemezlerdi. Sonuçta çok katı kurallar vardı ve her ne kadar aptal olurlarsa olsunlar böyle bir şey yapmazlardı. Biri bağırdı. Acı bir bağırıştı. Tamam, bu kadar yeter. Birinin gözümün önünde suratının dağılmasını izlemeyecek kadar korumacı biriyim. Buradan ine bilirdim hem muhtemelen o çocukların geriye dönüş için bir planı olmalıydı. Onlarla dönebilirdim. Tabi ortalık karışmazsa. Duvara oturup ayaklarımı diğer tarafa uzattım. Dönüp ellerimle duvara tutundum ve yavaşça vücudumu aşağıya indirdim. Şimdi duvarda asılıydım böylelikle inme mesafemi kısaltmış ve daha az hasara maruz kalmış olacaktım. Ellerimi bırakıp yere düşütüm. İndiğimde dizlerim tutmadı ve popo üstü yere oturdum. “harika! Kotum mahvoldu…” Gittiğimde iş buna deyse iyi olur. Çünkü bu kotu seviyordum. Ağaçlara doğru hızlı adımlarla ilerledim. Hava şimdi daha aydınlıktı. Çocuk grubuna yaklaştıkça ortam sessizleşti ve 5 kişiden oluşan bir erkek grubuyla karşılaştım. Hepsi beni izliyordu ve bu utanç vericiydi. Durmadım ve ya kaçmadım bu korkakça olurdu. Yerde yatan çocuk koyu sarı saçlıydı ve ağzından kan akıyordu. Çocuğu dağıtmışlardı. Üstünde duran ise siyah saçlı iri biriydi. Kaslıydı gerçekten kaslı. Diğer üçü ise olayı izliyordu. Biri kısa boylu kahverengi saçlıydı. Diğeri karamel renginde bir tene sahipti ve saçları koyu siyahtı. Öbürü ise uzun boylu, iri, sarı saçlı ve mavi gözlü saf kan amerikandı. En azından ben öyle sanıyordum. Amerikalı “ hemen git buradan “ dedi. Durdum ve olabildiğince ciddi görünmeye çalıştım. “neden?” “ ya hemen gidersin ya da bu işe sende dahil olmuş olursun” ona baktım. Gayet ciddiydi. Yerdekine döndüğümdeyse tamamen yığılmıştı. Üstündeki iri çocuk yakasından tutmuştu ve beni izliyordu. Yüzünde yılışık bir gülümseme vardı. Ah yüzündeki o gülümsemeyi yok etmek istiyordum. “tedd bitir işini…” dedi. Bir an savunmaya geçmiştim. Hepsini görebileceğim bir yere geçtim ama sonra benden değil de yerde yatan çocuktan bahsettiğini anladım. Tedd sırtını bana dönüp yerdeki çocuğa yeni bir yumruk indirmek için elini kaldırmıştı. Gözüme bir sopa kestirdim. Kırılmış bir ağaç dalı. Koşarak onu aldım ve gülümseyen tedd in sırtına indirdim. Kısa bir bağırıştan sonra tedd yere yığıldı. Sanırım bayılmıştı. Güzel. Yerdeki çocuk şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. Ona elimi uzattım. Bana saf –saf baktı. “hadi ama bütün gün seni bekleyemem” dedim. Kendini toparladı ve elimi tutup ayağa kalktı. Sol bacağı fena şişmiş gibiydi. Vakit kaybetmeyip diğerlerine döndüm ama kimse yoktu. “nasıl?” “ Bir insanı halletmeleri için örgüt den izin almaları gerekiyordu. O Yüzden ceza alacakları bir şey yapmadan önce gittiler…” örgüt mü? Halletmek mi? Ona döndüm. Uzun boyluydu ve kaşı kanamaya başlamıştı.” Kaşın kanıyor” elini uzattı ve dokundu. Canı yandıysa bile belli etmedi. “bir kız tarafından kurtarılmaya alışık değilim ama beni kurtardığın için sağol…” “bu çocukların seni öldüresiye dövmelerini gerektirecek ne yaptın?” şaşırmıştı. Sanırım böyle bir soru beklemiyordu. Ama sormuştum ve cevap bekliyordum. Sopayı elimden bırakmamıştım. Sonuçta dost mu düşman mı olduğuna daha karar vermemiştim. Elini uzatıp “ben Kalven” dedi. Eline baktım. Hayır, konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Bana bakıp kaşlarını çattı. Harika oda sinirlenmişti. “tamam, gerçeği mi istiyorsun?” şimdi ise bağırıyordu…” ben lanet olası bir ucubeyim!” sağ elini kaldırıp bileğini açtı. Kolunda ‘s’ yi andıran bir simge vardı.” 2 haftadır bu haldeyim!” anlamadım. Ne haldeydi ki? Sanırım bunu oda fark etmişti. Bana sesini alçaltarak “vampirlere inanır mısın?” diye sordu. Ne saçmalıyordu. “konu buraya nasıl geldi?” güldü. Acı verici sinir bozucu ve kasvetli bir gülütü. İnsanın siniri bozulduğun da oluşan o sesle gülüyordu. İşte o sıra parlayan 2 sivri köpek dişini gördüm. Aman Tanrım! Gülüşü birden kesildi. Yüzünü saniyeler içinde ifadesizleştirdi. Ciddi gözlerle beni izliyordu. Bense donmuştum. Böyle bir şey olamazdı. Zor nefes almaya başladım. Tepki vermiyordum. Sanki hareket etmezsen benden uzaklaşacakmış gibi aptalca bir duyguya kapılmıştım… Sesi tamamen değişmişti… “Peki ya şimdi inanıyor musun?” ---Ayışığı--- | |
|
Macy Bertaluna 2.Sınıf Gölge Avcısı
Mesaj Sayısı : 5 Doğum tarihi : 16/08/94 Kayıt tarihi : 13/03/10 Yaş : 29 İş/Hobiler : Kitaplara ölümüne gömülmek. Delicesine okumak. Hayvanlarla zaman geçirmek. Alakasız bir çok spor dalıyla kısa süreli eğitim almak -uğraşmak.Yanlız zaman geçirmek....En önemlisi ise sessiz ve yalnız bir yerde uyuklamak, düşünmek ve içime kapanmak... Nerden : izmir Lakap : Moonlight / Ayçiçeği / Günışığı / Bluemoon / moon / İlginçtir hangisiyle seslenirsen seslen bakıyorum :D
| |
Artemis Nerissa KıLes Admin/Fensel Dersler Profesörü/Gölge Avcısı Lideri/Güç Seviyesi :100
Mesaj Sayısı : 83 Doğum tarihi : 24/10/94 Kayıt tarihi : 12/03/10 Yaş : 29 İş/Hobiler : İblislerle Mücadele etmek Hehehe... Nerden : Brooklyn Lakap : Artemis veya Ner ...
| Konu: Geri: Macy Bertaluna -ısır beni- Paz Mart 28, 2010 2:54 pm | |
| güzel bir rp idi.Okurken değişik bir zevk aldım.Betimlemeler fean değildi.Yazım ve imla konusunda bir kaç hatan var.uzunluk Güzeldi. Puan:80 Kurt adam olma isteğin onaylandı ..... | |
|
Macy Bertaluna 2.Sınıf Gölge Avcısı
Mesaj Sayısı : 5 Doğum tarihi : 16/08/94 Kayıt tarihi : 13/03/10 Yaş : 29 İş/Hobiler : Kitaplara ölümüne gömülmek. Delicesine okumak. Hayvanlarla zaman geçirmek. Alakasız bir çok spor dalıyla kısa süreli eğitim almak -uğraşmak.Yanlız zaman geçirmek....En önemlisi ise sessiz ve yalnız bir yerde uyuklamak, düşünmek ve içime kapanmak... Nerden : izmir Lakap : Moonlight / Ayçiçeği / Günışığı / Bluemoon / moon / İlginçtir hangisiyle seslenirsen seslen bakıyorum :D
| |